KUR'AN BU MUDUR?
Bir
Ramazan’ı daha eda etmekteyiz. Ramazan denilince oruçtan sonra ilk akla gelen Kur’an
olmaktadır. Kur’an’ın nazil ayı olan Ramazan’da tüm camilerde mukabeleler
okunmakta, tüm Kur’an Kursları daha yoğun faaliyetler içerisinde bulunmaktadır.
Kur’an okuma, dinleme, ve ezberine her gün saatler harcanmaktadır. Peki Kur’an
ile ilgili gerçekleştirilen bunca faaliyet, Kur’an’ın maksadına uygun mudur?
Tabi burada “Kur’an’ın maksadı
nedir?” sorusu çıktı karşımıza. Kur’an’ın nazil olmasındaki amaç, yine Kur’an’da
ifade edilmektedir: İbrahim Suresi 52. ayette “İşte bu (Kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek
Tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye
insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir” buyrulmaktadır.
Bu durumda Kur’an’ın
gönderilmesindeki amacın gerçekleşmesi için, öncelikle onun anlaşılması
gerekeceği aşikardır. Bu husus ise şu ayetlerde açıkça ifade edilmektedir: “Anlayasınız diye biz onu Arapça bir Kur'an
olarak indirdik (Yusuf Suresi 2. ayet)”. “Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi ki:
Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi? Arab'a yabancı dilden
(kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve
şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve
Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağırılıyor (da
Kur'an'da ne söylendiğini anlamıyorlar.) (Fussilet Suresi 44. ayet)”.
Bu ve benzeri ayetlerden, doğru yolu
bulmak için önce Kur’an’ı anlamamız gerektiği gerçeğine ulaşmaktayız. Çünkü
İslam’ın değişmez anayasası Kur’an’dır. Kur’an’ın anahtarı ise onu anlamaktır. Sosyal
yaşantımızı Kur’an’a uydurabilmemiz için ilk şart Kur’an’ın ne dediğini
anlayabilmemizdir.
Yapılan uygulamalara bakılınca ya
Kur’an’ın Arapça olarak okunduğunu, ya manası bilinmeden ezberlendiğini, ya da
bir kitap halinde saklanmakta olduğunu görüyoruz. Oysa gerçek Kur’an ne söz ve
ezgidir, ne kitaptır, ne de kitapta bulunan yazılardır. Gerçek Kur’an manadır,
doğru yolun gösterildiği soyut hakikatlerdir. Fakat maalesef yapılmakta olan
bunca Kur’an çalışmaları içerisinde soyut manaya çoğu zaman hiç
değinilmemektedir. Mukabelelerde her gün on yaprak Kur’an okunmasına rağmen,
okuyan ve dinleyenlerin, okunan Kur’an’ın bir tek kelimesini dahi anlamadan bu
faaliyeti göstermekte olmaları ne kadar vahim bir durumdur. Böyle bir çalışma
Kur’an’ın maksadına uygun olabilir mi?
Ashab zamanında Kur’an Hafızlığının
çok değerli olması ve hafızlığı öven Hadis-i Şeriflerin mevcut olması, o
hafızların, ezberledikleri Kur’an’ın aynı zamanda manasını da anlıyor olmalarındandı.
Günümüzde, neredeyse bir Fatiha Suresinin dahi anlamından habersiz olan çoğu
hafızların, hafızlığı öven hadislere mazhar olduklarını düşünmek büyük bir
cehalet olur.
Kur’an’ın sadece Arapça olarak
okunması şuna benzer: Kur’an bir insana benzetilebilir. Nasıl ki bir insan ruh
ve bedenden müteşekkildir; ancak insanı gerçek kimliğine sahip kılan ruhtur ve
beden ruha ulaşmak için bir araçtır. Kur’an da aynı şekilde madde ve manadan
müteşekkildir. Mushaf şekline getirilmiş kitap hali, yazısı ve hangi dilde
okunursa okunsun okunduğunda ortaya çıkan sesi ya da ezgisi, Kur’an’ın madde
kısımlarıdır. Ancak insanı gerçek anlamda ruhun temsil ettiği gibi Kur’an’ı da
gerçek anlamda mana, yani emirler, yasaklar, bildiriler vb. temsil eder. Madde
kısmı manaya ulaşmak için sadece bir araçtır. Asıl maksat da manaya ulaşmak
olmalıdır.
Bu durumda mana diye tabir ettiğimiz
Kur’an’ın gerçek ruhuna ulaşabilmek için, ön adım olarak iki seçeneğimiz
vardır: Ya Arapça bilmeli, ya da Kur’an’ın meal veya tefsirlerini okumalıyız. Bu
ön adım aşıldıktan sonra da Kur’an’ın ifadeleri üzerinde çok ama çok düşünmeli,
bunu yaparken de yaratılmış olan her bir varlıktan feyiz almalıyız. Eğer Kur’an
öğretmekle görevli isek tüm bunları uygulattırmalıyız. Aksi halde Kur’an’ı
okurken de dinlerken de bilmediğimiz lisanda yazılmış olan bir yabancı dil
eserini okumuş ya da dinlemiş oluruz ki bunu yapmak boşa zaman harcamaktan
başka bir işimize yaramaz.
Günümüzde teknolojik çalışmalar
Kur’an üzerinde çok kıymetli sonuçlar ortaya koymaktadır. Gerek çeşitli
amaçlara yönelik bastırılmış olan renkli ve mealli Mushaflarda, gerek üretilmiş
olan elektronik cihazlarda ve gerekse internet ortamında, Kur’an’la ilgili
istenen her türlü bilgi ve kıyaslamalara ulaşılabilmektedir. Ancak bu
imkanların ya da buna benzer şahsi yeteneklerin, Cami, Kur’an Kursu gibi
Kur’an’la ilgili çalışmalar yapılmakta olan mekanlarda da geniş kapsamlı olarak
kullanılması gerekir. Evlerimiz de dahil olmak üzere her nerede olursa olsun,
okunan Kur’an’ın mutlaka akabinde mealinin de üzerinde düşünülerek okunması
gerekir. Belki o zaman yapılan çalışmalar Kur’an’ın maksadına uygun
olabilecektir.
Yüce Allah Kur’an’ı en iyi şekilde
anlayabilmeyi ve Kur’an’ın gösterdiği doğru yol üzerinde yaşayabilmeyi cümlemize
nasip eylesin.