MERKEZİ YAZILI SİSTEMİ
Çok
doğru ve anlamlı bir söz vardır: “Problemi anlamak çözümün yarısıdır” derler.
Eğitim sistemimizde zaman içerisinde pek çok değişiklikler yapıldı, yapılmakta.
Bağımsız ülke oluşumuzdan itibaren günümüze kadar eğitim sistemimizde yapılan
değişikliklere göz atınca zaman zaman geriye dönüşlerin de gerçekleşmiş
olduğunu görmekteyiz. Bu durum ise başta kıymet verdiğimiz sözün yeterince
uygulamaya sokulamadığını göstermektedir.
Malum olduğu üzere eğitim
sistemimizde büyük-küçük pek çok sorun mevcuttur. Sorunları yeterince
keşfetmeden üretilen çözümler ise doğal olarak yetersiz kalmaktadır. Biz burada
bu sorunlardan yalnızca önemli bir tanesini keşfetmeye ve çözüm üretmeye
çalışacağız. O da şudur:
Özellikle eğitim düzeyi yeterince
gelişmemiş olan doğu ve kırsal bölgelerimizde, öğrencilerimiz, olması gereken
yeterli bilgiye sahip olmadıkları halde, okul dahilinde yapılan sıradan ders
sınavlarında kendilerine kolay sorular sorulması sebebiyle yüksek notlar
almaktadırlar. Bu durumda öğrencilerin yüksek not almaları, hem öğretmenlerin sanki
yeterli bilgi ve beceriyi öğrenciye vermişçesine rahat olmalarına, hem de
öğrencilerin bu bilgi ve beceriyi kazanmış olduklarını sanmalarına sebep olmaktadır.
Hatta bundan da acıklısı şudur ki; okul yönetimleri de gerçekleri çok açık ve
net olarak görmekte oldukları halde, gerçeği gizlemekten de öte bu durumu
okulun bir başarısı olarak göstermekte ve vaziyetten gayet memnun kalmaktadırlar.
Yani belirtilen tarzda davranmayanları tenzih etmek üzere diyebiliriz ki alan
razı, satan razı hadisesi gerçekleşmektedir. Ancak burada alanla satan aynı
masumiyet derecesine sahip değildir. Birisi görevi kötüye kullanma kanuni
suçunu işlerken diğeri ise sahip olduğu saflık ve masumiyetin sonucu olarak,
hem bu durumun oluşturduğu rehavetten memnun kalmakta, hem de eğitilme
seviyesini yeterli sanmaktadır. Oysa ülke genelinde merkezi sistemle yapılan
öğrenci yerleştirmeye yönelik lise veya üniversite sınavlarında bilgi
verilmeden not verilmiş olan bu öğrenciler tam anlamıyla hezimete uğramaktadır.
Karneleri yıllarca en yüksek notlarla dolu olan, neredeyse her dönem başarı
belgeleri alan ve kendilerini adeta dev aynalarında gören bu öğrencilerin bir
anda hayalleri yıkılmakta, psikolojileri bozulmaktadır.
Bu sorun öyle basit bir sorun
değildir. Zincirin daha ilk halkalarından itibaren kopukluklara ve öğrenci
kitleleri arasında kapatılamaz uçurumların oluşmasına sebep olan çok önemli bir
sorundur. Hakkari’nin dağındaki öğrencilerle İstanbul’un göbeğindeki öğrenciler
arasında beyin yapısı itibarıyla fark olmayacağına göre, bu iki kesim
arasındaki başarı farkı uçurumuna eğitim sistemimizin bu ve benzeri sorunları
sebep olmaktadır. Bu sorunlar sebebiyle belki birileri hak etmeden doktor,
mühendis, öğretmen olurken; birileri de aslında bu meslekleri hak ettikleri
halde çaycı, satıcı, duvar ustası olmaktadır.
Ele aldığımız bu sorunun çözümüne
gelirsek, günümüz şartlarında çözüm aslında hiç de zor değildir. Yapılması
gereken şudur:
Okul dahilinde yapılan sıradan ders
sınavlarının, yani yazılı sınavların, ilk etapta en azından soruları merkezi
sistemle sorulmalıdır. Ülke genelinde yazılı ders sınavları eş zamanlı olarak
yapılmalı, yani sınav tarih ve saatleri ülkemizin tüm okulları için aynı
olmalıdır. Sınav soruları ise merkezi yöntemle hazırlanmış olmalı ve tüm ülke
okullarında tam sınavın başlayacağı saatte açıklanmalıdır. Sınav hangi dersten
yapılmaktaysa o dersin branş öğretmenine o sınavın salonuna girme yasağı
konmalıdır. Farklı sınıfların öğretmenleri, birbirleri yerine salon sorumlu
gözetmeni olmalıdır. Öğretmenler, sınıflar ve okullar arasında rekabet ortamı
oluşturulmalıdır. Öğrenci, öğretmen, idareci ve okullarda puanlama ve ödül
sistemi geliştirilmelidir. İlerleyen zaman içerisinde sistem gittikçe daha da
geliştirilerek öğrenci, öğretmen ve okulların ülke genelindeki başarıları
ortaya konmalıdır. Böylelikle gerek öğretmenler, gerekse öğrenciler
eksikliklerini gizleyememeli ve giderme yoluna gitmek zorunda kalmalıdırlar.
Bu sisteme geçebilmek için, aslında
ilk etapta var olanın haricinde neredeyse hiçbir teknolojik alt yapıya da
ihtiyaç yoktur. Çünkü günümüzde her okulda en azından öğrencilerin ders
notlarının girilebildiği elektronik sanal ortam (e-okul sistemi) mevcut ve
faaldir. Bu sistemin internet düzeni kullanılarak, tüm ülkede aynı anda
açılacak sayfalar vasıtasıyla sınav soruları yayınlanabilir. Benzeri başka
çözümler bulmak da mümkündür.
Böyle bir çalışmanın, ülkenin tüm
öğrencilerini eşdeğer bir pozisyona sokacağı aşikardır. Sosyal paylaşım
siteleri sayesinde, ülkenin her noktasındaki gençler nasıl birbirleriyle
bağlantı kurarak ortak uğraşlar içerisinde bulunabiliyorlarsa; bu sistem
sayesinde söz konusu ortak ilgiler arasına aynı zamanda herhangi bir okul
dersinin herhangi bir sıradan yazılı sınavındaki aynı numaralı soru dahi
girebilecektir. “Bugünkü Matematik yazılısının üçüncü sorusunu nasıl yaptınız”
gibi bir soruyu bütün ülke gençleri aynı anda ve doğru olarak anlayacak ve çok
geniş çaplı bir fikir paylaşım ortamı açabileceklerdir. Hiçbir öğrenci,
kendisinin diğer öğrencilerden daha düşük seviyede eğitime sahip olduğunu
düşünmeyecek, psikolojik çöküntüye sebep olabilecek böyle bir mahcubiyet ve
mağduriyet duygusuna kapılmayacaktır. Bu sayede öğretmenler de kendi
eksikliklerini gidermek ve öğrencilerine olması gereken eğitimi vermek zorunda
kalacaklardır. Okullar arasındaki kalite farkı da yok denecek kadar azalmış
olacaktır.
Öğrencilerimizin eşit kalitede
eğitim alabilmesini sağlayan ve her aşamada sahip oldukları eğitim seviyelerini
ülke ve hatta dünya ortalamasına oranla gözler önüne seren gerçekçi eğitim
sistemine kavuşabilmemizi ümit ve temenni ediyorum.