ALEVİLİK
Her eser, kişi, akım ve benzerleri, kendi
kategorileri içerisinde ele alınmak zorundadır. Bir şiir, resim kategorisinde
değerlendirilemeyeceği gibi, bir doktor da futbolcu sınıfında değerlendirilemez.
Alevilik her şeyden önce bir inanç alkımıdır. Bu sebeple de öncelikle inanç
yönünden ele alınmalıdır. Aleviliğin sosyal yönü ikinci etapta
değerlendirilmesi gerekirken, tam tersine Alevilik bazı kişi ve kurumlarca yalnızca
sosyal yönüyle ele alınmaktadır. Bu durum ise değerlendirmeyi yapanları tamamen
yanlış noktaya sürüklemektedir.
Bilindiği gibi Alevilik, Hz. Ali’nin
yolunda gidenlerin oluşturduğu bir dini akım olarak ortaya çıkmış ve ilk
etabında Hz. Ali gibi ilmin kapısı olan yüce bir zatın İslami yaşantısına haiz
olarak çok mükemmel ve meşru bir inanç yolu olmuştur. Ancak daha sonra Alevilik
yolu bozulmalara uğramış, bölünmüş ve kendi içinde dahi farklı inanış ve
uygulamalara sahne olmuştur. Günümüz Alevilerinden bir kısmı İslami iman ve
ibadet esaslarını büyük ölçüde kabul ederken bir kısmı ise Kur’an-ı Kerim’e
dahi ters düşen inanç ve davranışlarla tamamen İslam’ın dışına çıkmıştır.
Tüm Alevilerin inanç ve ibadetle
ilgili ortak bazı uygulamalarına baktığımızda ise İslam’ın temel esaslarına
aykırılık teşkil eden önemli farkların mevcut olduğunu görmekteyiz. Bunlardan
en çok göze batan ikisi ibadethane ve çalgı anlayışıdır. Gerek Resulullah (SAV)
zamanında ve gerekse Hz. Ali döneminde cami dışında bir ibadethane söz konusu
olmadığı halde, günümüz Alevileri ibadethane olarak cemevlerini kabul
etmektedirler. Yine İslam anlayışında çalgı ve eğlenceye yer verilmemesine
rağmen Aleviler saz ve sözü ibadetin bir parçası haline getirmişler ve bu
davranışla Kur’an’a ters düşmüşlerdir. Günümüz Aleviliğinin, İslam’ın özüne ve
Kur’an’a tezat olan başka birçok uygulamaları da mevcuttur. Bu yanlış
uygulamaları bizzatihi Alevilerce hazırlanan kaynaklarda görmek mümkündür. Bu
ve benzeri sapkınlıklar, zaman içinde Yüce İslam’da tefrikaya sebep olabilecek çok
tehlikeli, yanlış, hata ve günahlardır. Bu itibarla denebilir ki sosyal
toplumumuzun bir parçası olan Alevilerin toplumsal yönden hiçbir zararları
olmasa bile İslami yönden tehlike arz edebilecek önemli zararlara sebep
oldukları açıktır. Bilhassa inanç kültürleri zayıf olan bazı kesimlerin namaz,
oruç gibi çok önemli ibadetlerin karşısında saz çalıp eğlenmeyi ibadet
zannetmeleri, bu kesimlerden pek çok ferdin Aleviliği tercih ederek yanlış yola
yönelmesine sebep olmaktadır.
Aleviliğin zaman içerisindeki değişimi,
hak din olarak nazil olup zamanla bozulan Yahudilik ve Hristiyanlık dinlerinin durumu
gibi olmuştur. Yahudilik ve Hristiyanlık inanışları içerisinde İslam’la bire
bir paralellik teşkil eden esasların bulunması, bu dinlerin hak din olarak kabul
edilmesi için yeterli olmadığı gibi Alevilik içerisinde İslam’ın özüne uygun
uygulamaların var olması da Aleviliğin bozulmadığı anlamına gelmez.
Bu itibarla Alevilik ve Alevilerle
ilgili, gerek ferdi gerekse kurumsal bazda yapılan tüm faaliyetleri, Alevilikteki
hata ve yanlışların düzeltilmesi ve Aleviliğin hakiki İslam çizgisine çekilmesi
yönünde gerçekleştirmeye çalışmak gerekir. Her şeyden önce, günümüz
Aleviliğinin, Hz. Ali zamanındaki Alevilikle uzaktan yakından ilgisinin
bulunmadığını ve genel olarak Aleviliğin İslam’ın dışına çıkmış olduğunu net
bir şekilde idrak edip, Alevi kardeşlerimize de teferruatlarıyla münasip
şekilde anlatmak, Müslümanlar olarak her birimizin görevidir. Yüce Allah bu
görevi en iyi şekilde ifa edebilmeyi cümlemize nasib eylesin.