24.09.2012

MERKEZİ YAZILI SİSTEMİ



            Çok doğru ve anlamlı bir söz vardır: “Problemi anlamak çözümün yarısıdır” derler. Eğitim sistemimizde zaman içerisinde pek çok değişiklikler yapıldı, yapılmakta. Bağımsız ülke oluşumuzdan itibaren günümüze kadar eğitim sistemimizde yapılan değişikliklere göz atınca zaman zaman geriye dönüşlerin de gerçekleşmiş olduğunu görmekteyiz. Bu durum ise başta kıymet verdiğimiz sözün yeterince uygulamaya sokulamadığını göstermektedir.

            Malum olduğu üzere eğitim sistemimizde büyük-küçük pek çok sorun mevcuttur. Sorunları yeterince keşfetmeden üretilen çözümler ise doğal olarak yetersiz kalmaktadır. Biz burada bu sorunlardan yalnızca önemli bir tanesini keşfetmeye ve çözüm üretmeye çalışacağız. O da şudur:

            Özellikle eğitim düzeyi yeterince gelişmemiş olan doğu ve kırsal bölgelerimizde, öğrencilerimiz, olması gereken yeterli bilgiye sahip olmadıkları halde, okul dahilinde yapılan sıradan ders sınavlarında kendilerine kolay sorular sorulması sebebiyle yüksek notlar almaktadırlar. Bu durumda öğrencilerin yüksek not almaları, hem öğretmenlerin sanki yeterli bilgi ve beceriyi öğrenciye vermişçesine rahat olmalarına, hem de öğrencilerin bu bilgi ve beceriyi kazanmış olduklarını sanmalarına sebep olmaktadır. Hatta bundan da acıklısı şudur ki; okul yönetimleri de gerçekleri çok açık ve net olarak görmekte oldukları halde, gerçeği gizlemekten de öte bu durumu okulun bir başarısı olarak göstermekte ve vaziyetten gayet memnun kalmaktadırlar. Yani belirtilen tarzda davranmayanları tenzih etmek üzere diyebiliriz ki alan razı, satan razı hadisesi gerçekleşmektedir. Ancak burada alanla satan aynı masumiyet derecesine sahip değildir. Birisi görevi kötüye kullanma kanuni suçunu işlerken diğeri ise sahip olduğu saflık ve masumiyetin sonucu olarak, hem bu durumun oluşturduğu rehavetten memnun kalmakta, hem de eğitilme seviyesini yeterli sanmaktadır. Oysa ülke genelinde merkezi sistemle yapılan öğrenci yerleştirmeye yönelik lise veya üniversite sınavlarında bilgi verilmeden not verilmiş olan bu öğrenciler tam anlamıyla hezimete uğramaktadır. Karneleri yıllarca en yüksek notlarla dolu olan, neredeyse her dönem başarı belgeleri alan ve kendilerini adeta dev aynalarında gören bu öğrencilerin bir anda hayalleri yıkılmakta, psikolojileri bozulmaktadır.

            Bu sorun öyle basit bir sorun değildir. Zincirin daha ilk halkalarından itibaren kopukluklara ve öğrenci kitleleri arasında kapatılamaz uçurumların oluşmasına sebep olan çok önemli bir sorundur. Hakkari’nin dağındaki öğrencilerle İstanbul’un göbeğindeki öğrenciler arasında beyin yapısı itibarıyla fark olmayacağına göre, bu iki kesim arasındaki başarı farkı uçurumuna eğitim sistemimizin bu ve benzeri sorunları sebep olmaktadır. Bu sorunlar sebebiyle belki birileri hak etmeden doktor, mühendis, öğretmen olurken; birileri de aslında bu meslekleri hak ettikleri halde çaycı, satıcı, duvar ustası olmaktadır.

            Ele aldığımız bu sorunun çözümüne gelirsek, günümüz şartlarında çözüm aslında hiç de zor değildir. Yapılması gereken şudur:

            Okul dahilinde yapılan sıradan ders sınavlarının, yani yazılı sınavların, ilk etapta en azından soruları merkezi sistemle sorulmalıdır. Ülke genelinde yazılı ders sınavları eş zamanlı olarak yapılmalı, yani sınav tarih ve saatleri ülkemizin tüm okulları için aynı olmalıdır. Sınav soruları ise merkezi yöntemle hazırlanmış olmalı ve tüm ülke okullarında tam sınavın başlayacağı saatte açıklanmalıdır. Sınav hangi dersten yapılmaktaysa o dersin branş öğretmenine o sınavın salonuna girme yasağı konmalıdır. Farklı sınıfların öğretmenleri, birbirleri yerine salon sorumlu gözetmeni olmalıdır. Öğretmenler, sınıflar ve okullar arasında rekabet ortamı oluşturulmalıdır. Öğrenci, öğretmen, idareci ve okullarda puanlama ve ödül sistemi geliştirilmelidir. İlerleyen zaman içerisinde sistem gittikçe daha da geliştirilerek öğrenci, öğretmen ve okulların ülke genelindeki başarıları ortaya konmalıdır. Böylelikle gerek öğretmenler, gerekse öğrenciler eksikliklerini gizleyememeli ve giderme yoluna gitmek zorunda kalmalıdırlar.

            Bu sisteme geçebilmek için, aslında ilk etapta var olanın haricinde neredeyse hiçbir teknolojik alt yapıya da ihtiyaç yoktur. Çünkü günümüzde her okulda en azından öğrencilerin ders notlarının girilebildiği elektronik sanal ortam (e-okul sistemi) mevcut ve faaldir. Bu sistemin internet düzeni kullanılarak, tüm ülkede aynı anda açılacak sayfalar vasıtasıyla sınav soruları yayınlanabilir. Benzeri başka çözümler bulmak da mümkündür.

            Böyle bir çalışmanın, ülkenin tüm öğrencilerini eşdeğer bir pozisyona sokacağı aşikardır. Sosyal paylaşım siteleri sayesinde, ülkenin her noktasındaki gençler nasıl birbirleriyle bağlantı kurarak ortak uğraşlar içerisinde bulunabiliyorlarsa; bu sistem sayesinde söz konusu ortak ilgiler arasına aynı zamanda herhangi bir okul dersinin herhangi bir sıradan yazılı sınavındaki aynı numaralı soru dahi girebilecektir. “Bugünkü Matematik yazılısının üçüncü sorusunu nasıl yaptınız” gibi bir soruyu bütün ülke gençleri aynı anda ve doğru olarak anlayacak ve çok geniş çaplı bir fikir paylaşım ortamı açabileceklerdir. Hiçbir öğrenci, kendisinin diğer öğrencilerden daha düşük seviyede eğitime sahip olduğunu düşünmeyecek, psikolojik çöküntüye sebep olabilecek böyle bir mahcubiyet ve mağduriyet duygusuna kapılmayacaktır. Bu sayede öğretmenler de kendi eksikliklerini gidermek ve öğrencilerine olması gereken eğitimi vermek zorunda kalacaklardır. Okullar arasındaki kalite farkı da yok denecek kadar azalmış olacaktır.

            Öğrencilerimizin eşit kalitede eğitim alabilmesini sağlayan ve her aşamada sahip oldukları eğitim seviyelerini ülke ve hatta dünya ortalamasına oranla gözler önüne seren gerçekçi eğitim sistemine kavuşabilmemizi ümit ve temenni ediyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder