16.05.2007

ÇOCUKLARIMIZIN HATALARI KARŞISINDA



ÇOCUKLARIMIZIN HATALARI KARŞISINDA

Bir baba, gece eve sarhoş gelen oğluna attığı tokat sebebiyle oğlunun kafasının cama çarparak boğazının kesilip vefat etmesi üzerine bakın neler söylüyor:

"19 yıl babalık etmeye çalıştığım, Allah'ın bana emaneti,canım, gülüm, hayatım, her şeyim, bir tanem, evladım, güzel oğlum, 3 dakika içinde kollarımın arasında ölüp gitti. Yapacak hiçbir şeyim yoktu. Kapının camı şahdamarını kesmişti. Fıskiye gibi kan fışkırıyordu. Umutlarım, istikbalim, hayatım yerlere dökülüyordu. Oğlum, beni ölmeden öldürüyordu... Günler geçiyor arslanım. Her geçen dakikayı beni sana yaklaştırdığı için seviyorum. Eskiden nasıl üzülürdüm zaman geçiyor, birgün senden ayrılacağım diye. Ama şimdi her şey tersine döndü... Her şeye tahammül edebiliyor insan. Allah böyle bir sabır vermiş kullarına. Ama tahammülü mümkün olmayan bir tek şey var. Senin sevginden mahrum olmak. Bunu hissedememek. İste ölmeden bu öldürüyor insanı..."

Daha pek çok şey söylüyor dertli baba. Ama olaydan ders çıkarabilmek için sanırım bu kadarını aktarmak yeterli. Bazen çocuklarımız çok önemli, çok büyük hatalar yapabiliyorlar şüphesiz. Bizler de hemen hatanın büyüklüğüne göre çok ani tepkiler koyuyoruz ortaya. Ancak bazen bu tepki ve müdahalelerimiz, düşündüğümüz ve beklediğimizin aksine, çok olumsuz ve hatta olayda anlatılanlara benzer şekilde geriye dönüşü dahi imkansız sonuçlar doğuruyor ne yazık ki.

Çocuklarımızın yanlış davranışlar göstermemeleri için, küçük yaştan itibaren yaşına ve yerine göre, onlara ilgili eğitimi vermek gerektiğini; bunun yanısıra gerek eğitim yoksunluğu yüzünden, gerekse onlar için her şey yapılmış olmasına rağmen kendi şahsi hatalarından dolayı, yaptıkları büyük-küçük yanlış davranışları karşısında, her şeye rağmen, bu olaylara sabır ve metanetle yaklaşmak gerektiğini hepimiz biliriz. Ancak olaylar bazen bizi ya çileden çıkarır, etrafımıza öfkeler savururuz; ya da psikolojik olarak bizi yıkar, kabuğumuza çekilir, büyük üzüntülerle baş başa kalırız. Oysa çocuklarımızın her türlü hataları karşısında, olayları biraz daha farklı bir felsefeyle değerlendirebilsek, gerek öfkeli davranışlarımızdan, gerekse psikolojik çöküntülerimizden kurtulabilmemiz hiç de zor olmayacaktır. Şöyle ki:

1- Çocuklarımızın yanlış davranışlardan dolayı şikayet etmek yerine, yanlış davranışlar gösterseler dahi onların, Yüce Allah’ın bize olan ihsanı, hediyesi ve emaneti olduklarını daima hatırda tutarak yaradanımıza sürekli şükür etmeliyiz. Çocuklarımızın var olmayıp yanlış davranışlar göstermemelerini mi, yoksa yanlış davranışlar gösterecek olmalarına rağmen var olmalarını mı tercih ederiz.

2- Çocuklarımızın yanlış davranışları karşısında, bu durumun düzelmesi için Yüce Allah (C.C)’ya yalvarır ve böylece “Duanız olmasaydı Rabb’im size değer verir miydi?... (Furkan-77)” ayet-i kerimesi itibarıyla Yüce Allah katında değerli bir kul haline gelmiş oluruz. Yani çocukların bu davranışları vesilesiyle Allah katında, Allah’ın değer verdiği salih bir kul konumuna en azından bir adım daha yaklaşmış oluruz.

3- Çocuklarımızın yanlış davranışlarıyla meşgul olduğumuz sürece dünyevi ve gereksiz duygulardan belli ölçüde uzaklaşacağımız için, kendimizi manevi ortam içerisinde bulur; bu sayede nefs-i emarenin kötü emellerinden az da olsa uzaklaşmış ve manevi olgunluğun gereklerini daha iyi bir şekilde yaşamış oluruz.

4- Sıkıntı ve musibetlerin birer sınav olarak verilmekte olduğu yönündeki ayet ve hadislere binaen, çocuklarımızın yanlış davranışlarına karşılık şikayet etmeyip, bu durumun, bir sınav vesilesi olarak Allah tarafından verildiğini düşünerek Allah’a hamd etmeliyiz. Çünkü maruz kaldığımız durum, Yüce Allah’ın bizi bir kul olarak kabul ettiğinin de ispatı olur ki, kul olarak kabul etmemiş olsaydı belki bize hiçbir sıkıntı vermez ve bu ayet ve hadislere de mahzar eylemezdi. Ayrıca kul olarak kabul edilmemizin yanı sıra, Yüce Allah’ın bize çok daha kötü sıkıntılar vermek yerine, belki canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımızdan gelen sıkıntıları yaşamamızı, ve böylelikle söz konusu sıkıntılara daha güçlü bir şekilde tahammül gösterebilmemizi takdir etmiş olması da, hiç şüphesiz ki çok daha fazla şükürleri gerektiren bir durumdur.

5- Zaman zaman çocuklarımızın yanlış davranışlarını zapt etmek gayretinde tek başımıza yetersiz kalacağımızdan eşimizden, akrabamızdan ya da daha başka kişilerden de çeşitli şekillerde yardımlarını isteriz. Bu sayede, insanlarla dayanışmamızı artırdığımız gibi, gerek biz ve gerekse çocuklarımız, söz konusu kişilerin dualarını da almış oluruz.

6- Çocuklarımız, yapılan tüm dualardan inşallah az ya da çok nasiplenmiş olacaklarından, normal zamanda yapılan duadan çok daha ihtiyatlı olarak yapılmış olan bu dualar sayesinde, dünyada ve ahirette çok daha güzel yaşantılara nail olabilirler.

7- Çocuklarımızın, özellikle biz ebeveynlerine karşı yanlış davranışlarda bulunmaları, bizim varlığımızı ciddiye almış olduklarını gösterir. Yani kendilerini, bizi muhatap almak zorunda hissetmekte, diğer bir deyişle, kötü tarzda iletişim kursalar dahi sonuçta bizi önemsemiş olmaktadırlar. Ayrıca başkalarına karşı yanlış davranışta bulunmazken bize karşı bu şekilde davranmaları, bizimle olan samimiyetlerinin bir sonucudur. Diğer bir deyişle nazları bize geçmektedir ki bu da bizi, göstermeseler dahi seviyor olmaları anlamına gelir.

8- Çocuklarımızın, biz ebeveynlerine bu şekilde davranmaları, onları kendi anladıkları tarzda psikolojik olarak rahatlatmakta ve ruhsal huzura kavuşmalarına yardımcı olmaktadır. Çocuklarımızın bu şekilde bir rahatlığa kavuşmaları bizim sayemizde gerçekleştiğinden bu durumdan mutluluk duymalıyız.

9- Çocuklarımız, mantık ve ahlak yapılarının zamanla değişip gelişecek olmaları sonucunda, ileride, şimdi göstermiş oldukları yanlış davranışları sebebiyle büyük ölçüde pişmanlık yaşayacaklardır. Yaşadıkları bu pişmanlık sayesinde bize, bu dünyada çok büyük bir sevgi bağı ile bağlanacak ve ellerinden geldiğince iyilik yapmaya çalışacak; onlardan önce vefatımız halinde ise hayırlı ve bize çok dua eden evlatlar olacaklardır. Bizim göstereceğimiz büyük sabır ise bu manevi bağların çok daha güçlü olmalarını sağlayacaktır. Eğer onların bugünkü yanlış davranışları olmasaydı, ileride pişmanlık duygusu da yaşamayacaklar ve bu duygunun verdiği engin ruh olgunluğuna da sahip olamayıp belirtilen ölçüde hayırlı evlat düzeyine de ulaşamayacaklardı.

10- Çocuklarımız, yaptıkları yanlış davranışlardan dolayı ileride duyacakları pişmanlıklar sonucunda, hatayı ve pişmanlığı yaşamış insanlar olarak, kendi çocuklarına karşı çok daha geniş ölçüde sabır gösterebilecek ve onlara geniş toleranslar tanıyabileceklerdir. Bugünkü yanlış davranışları olmasaydı, pişmanlık duymayacak ve pişmanlığın sağladığı olgunluğu da yaşamamış olacaklarından kendi çocuklarına da olması gereken sabrı belki gösteremeyeceklerdi.

Görüldüğü gibi çocuklarımızın yanlış davranışları karşısında düştüğümüz durum, hiç de şikayet edilecek bir durum olmamakla birlikte tam aksine Yüce Allah’a tekrar tekrar şükrü gerektiren bir durumdur. “...Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne Yücedir (Mü’minün-14)” ayet-i kerimesine istinaden yaratılmakta olan her nesne ve olayın, Yüce Allah tarafından en olması gereken ve en güzel şekilde yaratılmış olduğunu idrak ve kabul etmenin bir kulluk borcu olduğunu bir kez daha hatırlamamız gerekir.

“Hoştur bana senden gelen,
Ya hıl’at-ü yahut kefen,
Ya gonca gül yahut diken,
Lütfun da hoş, kahrın da hoş”

felsefesiyle, İbrahim Hakkı Hazretleri bu durumu ne kadar güzel özetlemiştir. Gelin bizler de bu felsefeyi iyice idrak edelim ve hemen şimdi ellerimizi açıp Yüce Yaradanımıza hamd edelim! Yaptıkları davranış her ne olursa olsun, çocuklarımızın yanlış davranışları karşısında, olması gereken sabır, cesaret, metanet ve sağ duyuya sahip anne ve babalar olmanız dileklerimle...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder